Bölümlerimiz

GÖZ HASTALIKLARI

KATARAKT: Normalde gözümüzde mevcut olan mercek veya lensimizin şeffafiyetini kaybederek puslanmasına ve bu nedenle de kişinin görme keskinliğinin azalmasına neden olan durumdur.  Oluşumundaki en önemli etken yaşın ilerlemesidir.

KATARAKTIN BAŞILICA NEDENLERİ ŞUNLARDIR:

Kataraktın en yaygın olma nedenleri yaşın ilerlemesidir. Başkaca nedenleri ise

 -genetik faktörler

– diyabet gibi sistemik hastalıklar

-göze gelen darbe ve travmalar

-uzun süreli korumasız güneş ışınlarına maruz kalma

-geçirilmiş göz ameliyatları

   – uzun süreli kullanılan kortizon gibi ilaçlar

KATARAKTIN BELİRTİLERİ:

  • Görme bulanıklığı
  • Işığa hassasiyet
  • Gece görüşünde bozukluk
  • Renklerin soluklaşması
  • Gece okumada daha fazla ışığa gereksinim duyma
  •  

KATARAKTIN TANISI:

Gözün ayrıntılı muayenesi sonucu tanı konulur. Bu muayene gözün görme keskinliğini ölçümü ve gözün diğer yapılarının ayrıntılı incelemesi sonucu olur. Bu muayene esnasında gözün görmesinin azalmasına neden olan diğer hastalıklarda ortaya çıkmaktadır.

KATARAKTI NE ZAMAN AMELİYAT EDELİM:

Eskiden yaygın düşünce ameliyat için kataraktın oluşmasını beklemek idi. Bugün ise ameliyata karar vermek için doktor ve hasta beraberce karar veriyorlar. Bu karada en önemli faktör şahsın görmesini günlük işlerini aksatacak şekilde azalmasıdır. Örneğin mesleği şoförlük, pilotluk ve polislik gibi çok iyi görmesini gerektiren türden ise görmenin çok cüzü azalması bile ameliyatı gerektirebilir.

Yine 45-50 yaş üstündeki yüksek numaralı gözlük kullanan kişilerde de katarakt oluşmadan bile şahsın yüksek numaralı gözlüklerden kurtulması için gözdeki şeffaf lens alınarak göze uygun göz içi mercek yerleştirilerek şahsın gözlüksüz net bir şekil de görmesi sağlanmaktadır. 

KATARAKTIN TEDAVİSİ:

Kataraktın tek tedavisi oluşan kataraktın gözden alınması ile mümkün olmaktadır. Unutulmamalıdır ki hiçbir özel ilaç, damla, göz egzersizi veya özel gözlük kataraktı önleyemez ve tedavisinde hiçbir katkı sağlayamaz.

KATARAKT AMELİYATI:

Ameliyattan önce göz içine impilante edilecek merceğin numarası özel yöntem ve ölçüm cihazları ile (biyometri) ile tayin edilmesi gerekiyor. Ayrıca doktorun lenslerin kalitesi, işlevi hakkında hastaya ayrıntılı bilgi vermesi gerekiyor. Katarakt ameliyatı büyük çoğunlukla (%95 ten fazla) topikal anestezi dediğimiz damla ile göz uyuşturularak yapılmaktadır. Bu neden ile genel anestezi, lokal anestezi veya uyuşturmak için iğne yapılması gerekmemektedir. Bazı nadir durumlarda çok korkan veya heyecanlı olan hastaya hafif sakinleştirici yapılabilir. Ameliyat tam steril ve tam donanımlı ameliyathane şartlarında yapılır. Hastanın gözü damla ile uyuşturulduktan sonra sadece göz açıkta kalacak şekilde steril örtü ile örtülür. Hastanın gözünün gayriiradi bir şekilde kapanmasını önlemek için göz kapaklarına tel bir alet yerleştirilir. Daha sonra gözde 1-2 mm lik bir giriş yeri hazırlanarak gözdeki katarakt kısaca FAKO dediğimiz alet ile alınır. Bu alet bir kalem ucu çapında çok işlevli ve ultrason dalgaları ile çalışan bir alettir. Şöyle ki bir taraftan kataraktı ses dalgaları ile tuzla buz ediyor. Bir başka tarafından devamlı göz yıkanarak bir başka taraftan da oluşan katarakt parçaları geri emilir. Bu şekilde katarakt alındıktan sonra daha önceden belirlenmiş ve hazırlanmış göz içi merceği (intraoküler lens) aynı giriş yerinden gözün içine yerleştirilerek ameliyata son verilir. Katarakt alınırken kataraktı çevreleyen soğan zarına benzeyen çok ince bir zar dokunulmadan gözün içinde bırakılır ve göz içine yerleştirilen lens bu zarın üstünde oturur. Bu zar son derece şeffaf olur ve kişinin görmesine hiçbir engel yaratmamaktadır. Ancak zaman içerisinde bazen puslanarak basit bir müdahale ile temizlenmesi gerekebilir. Bu işlem birkaç dakika içerisine ameliyathaneye girmeden lazer ile yapılmaktadır.

Katarakt ameliyatın başarı oranı çok yüksek olup ve hastaların çoğunda kataraktın dışında başka bir göz hastalığı yok ise mükemmel bir görme elde edilir.

Her ne kadar katarakt ameliyatı son derece ileri bir teknoloji ile yapılıyor ise de bazen çok nadirde olsa istenmeyen ve komplikasyon dediğimiz durumlarla da karşılaşılabilir.

KATARAKTA GÖZE TAKILACAK MERCEK SEÇENEKLERİ:

Göze takılan monofokal dediğimiz mercek sayesinde hasta uzağı çok net bir şekilde görür. Ancak yakın ve uzak mesafe için gözlük kullanmak zorundadır.

                Trifokal (Üç Odaklı Akıllı Mercek Seçeneği):

Bu mercek ister katarakt ameliyatından sonra isterse yakın ve uzağı görmeyip ve bunun için gözlük kullanmak zorunda olan hastalara uygun bir mercektir. Bu mercek sayesinde hasta uzak mesafe  (televizyon izleme ve araba kullanma gibi), yakın mesafe (bilgisayar ekranı veya arabadaki göstergeleri görme gibi  ) ve yakın mesafe (cep telefonu, kitap veya gazete okuma gibi) durumların hiç birisinde gözlüğe ihtiyaç duymamakta ve bütün bu işlemleri gözlük kullanmadan rahatça yapabilmektedir.  Böylece yakın ve uzak gözlüklerinden kurtulmak isteyen hastalarımız için ideal bir yöntemdir. Son derece ileri teknoloji ile üretilen ve göze takıldıktan sonra ömür boyu gözde kalan ve hastalara büyük bir konfor sağlayan bu yöntem kliniğimizde uygulanmaktadır.

                Bu lenslerle ilgili bizzat şahsi tecrübeme dayanarak ve hastalarımın kafasında olup ta bana yönelttikleri sık sorulan soruları cevaplamak isterim.

  1. Bu lensleri her gün veya belirli aralıklarla çıkarıp ve tekrar takmak zorunda mıyım?

CEVAP: Hayır. Bu lens bir defa göze takıldı mı ömür boyu hiçbir sorun yaşatmadan gözde kalmaktadır.

  •  Yüzümü yıkarken, duş alırken, ağır işlerde ve sportif faaliyetlerde merceğimin düşme veya kayma ihtimali var mı?

CEVAP:  Hayır. Bu mercekler kontak  lensler gibi gözün yüzeyine değil göz yüzeyinin ortalama 1 cm gerisine yerleştirilmektedir. Dolayısı ile kişi istese bile kesinlikle bu merceğe dokunamaz ve çıkaramaz.

                3)  Gözüme gelen darbe veya travmalarda bu mercek zarar görür veya bir tehlike yaratır mı?

                CEVAP: Bütün insanların gözünde doğuştan mevcut olan doğal bir mercek vardır. Travma veya darbe durumunda bu doğal merceğin hasar  görüp ve göze zarar verme ihtimali göze takılmış akıllı merceğin zararından daha fazla olabilir.

  • Gözlük numaram her 2-3 sende bir numarası değişiyor. Merceğinde numarası değişir mi. Onu çıkarıp yeni başka bir numara mercek takmak gerekir mi?

                CEVAP: Hem yakın hem uzak gözlüğün numarasındaki değişimin nedeni gözümüzde doğuştan mevcut olan doğal merceğimizin yapısında ve refraksiyon gücündeki değişikliklere bağlıdır. Akıllı mercek takılmış bir göze doğal mercekteki bu değişikliklere ortadan kalkmış olmasından dolayı göz numarası ömür boyu sabit kalmaktadır.

  •  Gözümüze bir şey kaçtığında gözümde ki mercek zarar görür mü ve nasıl çıkarır?

                CEVAP: Hayır.  Kesinlikle zarar vermesi söz konusu değil çünkü yukarda da bahsedildiği gibi gözün yüzeyinde değil gözün gerisinde ve dışarı ile hiçbir şekilde teması olmayan bir konumdadır.

  •  Bu ameliyatın ve göze takılan merceğin herhangi bir riski veya komplikasyonu var mı?

CEVAP: Ameliyat  son derece ileri bir teknoloji ile yapılmakta olup ve başarı oranı çok yüksek olan bir ameliyat türüdür. Dolayısı ile deneyimli eller ve donanımlı bir merkezde yapıldıkça nadiren arka kapsül açılması veya göz numarasının tam sıfırlanmama ihtimali olabilir. Ayrıca ilk aylarda özellikle gece saatlerinde glare dediğimiz ışıkların veya karşıdan gelen araba farlarının etrafında halen görülebilir. Bu durum geçici olup ve birkaç ay gibi süre içerisinde kaybolur.

  • Ameliyat süreci nasıl işler ve normal hayata ne zaman devam ederim.

CEVAP: Ameliyat  topikal anestezi dediğimiz göz damla ile uyuşturularak 10-15 dakika gibi kısa sürede yapılıp ve hasta birkaç saat içerisinde taburcu edilmektedir ve iki 3 gün gibi kısa sürede normal günlük aktiviteye dönülür. Genellikle 2 göz ayrı ayrı ve ortalama 1 hafta arayla yapılmaktadır. Bazen 2 göz eş zamanlı beraberde yapılabilir.

GÖZÜN REFRAKSİYON KUSURLARI NE ANLAMA GELMEKTEDİR:

Bir gözün ön-arka ekseninin uzunluğu veya gözün kırıcı kısımlarının (kornea ve lens) kırıcılık gücünün normalden az veya çok olmasına bağlı olarak gözde miyopi, hipermetropi ve astigmat dediğimiz ve refraksiyon kusurları olarak (kırma kusurları) gibi hastalıklar meydana gelir. Bu durumda kişi yakını, uzağı veya hem yakını hem uzağı görmekte zorluk çeker ve net göremez. Bu gibi durumlarda en basit ve en ucuz tedavi yöntemi gözlük kullanmadır. Kontakt lenslerle bu hastalıkların tedavisinde büyük bir yer almaktadır. Ancak çeşitli nedenlerden ötürü gözlük veya kontakt lens kullanamayan hastalar için refraksiyon kusurlarını giderici lazer ve cerrahi yöntemlerde mevcuttur ki bunlara refraksiyon cerrahisi adını vermekteyiz.

GÖZÜN REFRAKTİF CERRAHİSİ NEDİR:

Miyop, Hipermetrop, astigmat ve presbiyop (40 yaşından sonra yakını görmeme ) gibi gözün kırma kusurlarını giderilmesi için çok sayıda uygulanan lazer  (lasik, lasek, prk, smile, ve no toch smart lazer gibi ), göz içi mercekleri, göz içi kontakt lens impilitasyonu yöntemler ile tedavi edilmektedir. Lazer ile gözlükten kurtulma ameliyatları hangi gözlere yapılabilir.

. Hastanın 18 yaşının doldurmuş olması gerekmektedir.

. Yeterli kornea kalınlığının olması.

. Göz numarasının miyoplarda -10 astigmatlarda 6 hipermetroplarda +4 ten fazla olmaması gerekmektedir. Bu göz numarası kriterleri korneanın yapısı ve kalınlığına göre azaltılıp veya arttırılabilir.

. Hastanın tip 2 diyabet, kronik bağ dokusu hastalığı (romatizma gibi) olmaması .

. Gözlerde keratokonus (kornea dikleşmesi) ve göz tansiyonu gibi hastalıklarının bulunmaması.

. Hastanın hamile veya emziren bebeğinin olmaması gerekmektedir.

Bütün bu durumlar hastanın ayrıntılı göz muayenesi ve çeşitli cihazlarla yapılan özellikle kornea tetkikleri sonucu netleştirilerek gözün lazer ameliyatı olup olamayacağını karar verilir. Ameliyatı gerçekleştiren doktorun konu ile ilgili aldığı eğitimler ve tecrübesi de doğal olarak başarıya giden yolun en temel gereksinimlerinden bir tanesidir. Her ne kadar lazerle yapılan ameliyatların çeşidi özellikle son zamanlarda çok artmışsa da yine yöntem seçimi hastanın gözünün yapısı yaşı, ve görme ihtiyaçları göz önünde bulundurularak  hasta ve doktor tarafından beraber kararlaştırılır.

Lazer tedavisi yapılmasına karar verilen bir hastanın 2-3 saat süren muayene süreci vardır. Bu süreçte önce hastanın görme keskinliği, kırma kusurunun miktarı (gözlük veya lens numarası) gözün ön ve arka bölümünün biyo mikroskopik ve oftalmaskopik, muayeneleri ve göz içi tansiyon ölçümü yapılır. Bir sonraki aşamada lazerin esas yapılacağı olan korneanın topografisi (korneanın haritası), batimetrik (kornea kalınlığının ölçülmesi) ve biyo metrik tetkiklerin yapılıp değerlendirilir. Miyomikroskopik muayenede gözün ön segmenti olan kornea, ön kamera, göz bebeğinin çapı ve lens değerlendirilir. Bunlarda bir anomali olup olmadığına bakılır. Oftalmikroskopik muayene göze damla damlatarak göz bebeğinin büyümesi sonrası gözün arka segmenti olan retina, görme siniri ve damarlar incelenir özellikle miyop hastalarda retina çevresinde yırtık ve ya delik gibi patolojilerinin tespiti halinde lazerden  önce argon lazer ile tedavileri sağlanır. Argon lazer tedavisinde 2-3 hafta sonra tekrar lazer tedavisi uygulanabilir. Lazerle çizme tedavisi uygulanabilir. Ayrıca damla damlatıldıktan sonra hastanın refraksiyon kusurlarının miktarı tekrar ölçülerek değerlendirilir.

Bu Süreç Tamamlandıktan Sonra Lazer Olacak Hastanın  Şu Hususlara Dikkat Etmesi Gerekmektedir:

                . Ameliyat gecesi duş alınarak saçlar ve yüz tamamen temizlenir.

. Bayan hastaların operasyon günü kesinlikle makyaj yapmamaları ve parfüm sıkmamaları gerekmektedir.

. Hastaların sabahleyin hafif bir kahvaltı yaptıktan sonra ameliyata gelmeleri önerilir.

Tedavi süreci:

Hastanın lazer odasına girip operasyonunu olup çıkması ortalama 10-15 dakikalık bir süredir. Ancak lazerin esas uygulama süresi saniyelerle sınırlıdır. Bu lazer tedavisi topikal anestezi dediğimiz göze uyuşturucu damla damlatarak yapılmaktadır. Tedavi sırasında hiçbir ağrı veya acı duyulmamaktadır. Tecrübeme dayanarak tedavi süreciyle ilgili hastalarımın sıkça sordukları soruların bazıları ve cevaplarını vermek isterim:

  1. Lazer sırasında gözümü açık tutamayıp veya göz kırparsam ne olur.

CEVAP: Lazerden önce gözün kapanmasını ve göz kırpmasını engellemek için göz kapakların altına ince tel gibi bir aparat yerleştirilerek gözün gayri idari kapanması ve kırpması engellenmiş olur ve siz isteseniz de gözünüzü kapatamazsınız.

  • Lazer uygulanırken gözümü oynatırsam ne olur.

CEVAP: Lazer esnasında gözün lazer içinde mevcut olan kırmızı bir ışık noktaya odaklanıp ve gözünün oradan hiç ayırmaması gerekiyor. Bu hastalarımın hemen hepsi tarafından bu güne kadar kolayca yapılan bir iş olmuştur. Ancak buna rağmen yeni jenerasyon lazer makinelerinde gözün hareketlerini özel kameralar vasıtasıyla takip eden sistemler vardır. Eye tracker denilen bu sistem gözün minimal hareketlerini dahil takip ederek lazer ışınlarının gözün tam istenilen noktaya isabet etmesini sağlamaktadır. Ani ve aşırı göz hareketlerinde de lazer atışları otomatik olarak durdurulup gözün yeniden odaklanması sağlanıyor.

  • Doktor Bey ben çok heyecanlanıyorum ve korkuyorum beni uyutarak veya sakinleştirici yaparak ameliyat etmeniz mümkün mü?

CEVAP: Hayır korkulacak veya heyecan yapacak hiçbir durum yok ayrıca ameliyat sırasında doktorla hasta arasında gözün istenilen noktaya odaklanması için tam bir koordinasyon sağlanması açısından hastanın uyumaması gerekir bu hastanın koordinasyonu engeller. Uyursa operasyon gerçekleştirilemez.

  • Lazerden sonra gözlerim bantlanır mı?

CEVAP: Hayır gözler bantlanmaz kullanılan ameliyat yöntemine göre hasta hemen ertesi gün işine normal hayatına dönebildiği gibi 2-3 günlük bir istirahat süreci gerekebilir.

LAZER TEDAVİ YÖNTEMLERİ

LASİX: En popüler ve yaygın bir şekilde yapılan tedavi yöntemidir. Bu yöntemde kornanın yüzeyinden ortalama yüz mikron kalınlığında bir tabaka mikro kroton denilen bir alet ile kaldırılarak excimer lazer ile tedavi uygulanıp ve kaldırılan tabaka tekrar yerine geri yatırılmaktadır. İyileşme süreci çok kısa olup hasta hemen ertesi gün işine ve normal hayat aktivitelerine dönebilir.

PRK/LASEK: PRK (foto refraktif, keratotomi) lasixten farklı olarak korneanın yüzeyel örtücü epitelinin sıyrılarak yapılan lazer türüdür. Süreç 2-3 gün gibi dinlenmeyi gerektiren ve ağrılı geçer. Lasekte ise sıyrılan epitel lazer işlemi bittikten sonra tekrar kornea yüzeyine geri yayılarak yapılan bir işlemdir.

Yukarıdaki her iki işlemden sonrada hastanın gözüne koruma amaçlı numarasız geçici kontakt lens uygulanır. Bu iki yöntemde göz derecesi çok yüksek olmayan gözlerde rahatlıkla yapılarak çok iyi sonuçlar elde edilir.

SMİLE LAZER/RELAX:  Smile lazer femto smile olarak da bilinen yöntem gözün kırma kusurlarını düzeltilmesindeki en son teknolojidir. Bu yöntem femto lazer dediğimiz bir lazer ile korneanın katları arasında çok ince bir disk oluşturulup ve cerrahında 2/4 mm lik bir açıklıktan bu diski kornea katları arasından çıkarılması esasına dayanır. Smile Lazer korneanın biyomekaniğinin en az seviyede etkileyen ve yine en az invazif yöntemdir. Bu yöntemde kornea üzerinde bir tabaka kaldırılarak ameliyat sonu yerine geri yatırma işlemi yapılmaz böylece korneanın bütünlüğü büyük ölçüde korunmuş olur.

SMİLE RELAX YÖNTEMİ: Özellikle gözün darbe ve travmaya maruz kalma ihtimali çok olan sporcu, polis, asker, itfaiyeci gibi şahıslarda korneaya en yüksek düzey korunmayı sağlar.

Bu operasyon 10 numaraya kadar olan  miyoplar ile 5 numaraya kadar olan astigmatları düzeltmek için kullanılır. Kornea inceliğinden dolayı diğer yöntemlerin kullanılamadığı durumlarda da yine başvurulan bir yöntemdir. Bu gibi hastalarda her ne kadar PRK da bir seçenek olsa da görüş kalitesi yönünden Smile Lazer daha iyi sonuçlar vermektedir. Yine göz kuruluğu olan hastalarda da diğer yöntemlere nazaran üstünlük sağlamaktadır.

FAİKİK  İOL TEDAVİSİ (GÖZ İÇİ LENS GÖZ İMPLANTASYONU): bu yöntem gözün özellikle yüksek kırılma kusuru olan kişilere uygundur. Lazerde en çok 12 numaraya kadar düzeltme yapılabildiği halde faikik göz içi lens yönteminde 23 e kadar olan çok yüksek gözlük kullanan miyop, hipermetrop, astigmatı olan kişilere uygulanabilir. Katarakt ameliyatında ki göz için lens implantasyonu faklı olarak katarakta kişinin gözünde ki doğal lensi alınarak yerine suni bir lens takıldığı halde faikik lens yönteminde kişinin doğal lensi korunarak onun üzerine suni bir göz içi lensi yerleştirilmektedir. Bu yöntem:

  1. Geri dönüşümlü olup istenildiğinde tekrar gözden çıkarılabilir.
  2. Normal lazer ile yapılamayan çok yüksek numaralı gözlük takan kişilere uygundur.
  3. Yüksek numaralı hastalarda diğer lazer yöntemlere nazaran daha yüksek bir dikkate sahiptir.
  4. Kornea bütünlüğü ve kalitesi hiç dokunulmadan doğal hali kalmaktadır.
  5. Kornea inceliğinden dolayı lazer uygulanamayan tüm hastalara uygulanabilir.
  6. Ameliyat tekniği çok yüksek teknolojili ve pahalı tıbbi ekipmanlar gerektirmemektedir.
  7. Bu yöntemi yapan göz doktoru yöntem ile ilgili ayrıca eğitim almış olup yeterli tecrübeye sahip olması gerekir.
  8. Bu yöntemi uygulanmasına karar  verilen  gözlerin, yaş, ön kamera derinliği ve korneanın durumu gibi kriterler göz doktoru tarafından değerlendirilip ve gözün faikik lens için uygun bir aday olup olmadığına karar verilir.

KORNEA HASTALIKLARI: ,Kornea gözün en ön kısmındaki yer alan şeffaf bir dokudur. Öyle ki eğer gözümüzü kapatmadan parmağımızı gözümüzün ortasını dokundurursak temas edilen ilk yer korneadır.

Keratokonus (Kornea Diklenmesi)Nedir:

Genellikle ergenlik çağının başlangıcından başlayarak 35-40 yaşlara kadar ilerleyen bir hastalıktır.  Bu hastalıkta normalde yuvarlak ve küre şeklinde olan kornea huni şeklini alır ve kişinin görme netliği giderek azalır. Hastalık çoğunlukla her iki gözü de tutar ancak tek taraflıda olabilir. Keratokonusun belirtileri hastalığın şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterir. Başlangıç aşamasında gözlükle veya lens ile düzeltile bilen hafif miyop ve astigmata neden olur. Ancak hastalık ilerledikçe gözdeki miyop ve astigmant düzensizleşir ve gözlükle de düzeltilmesi mümkün olmaz. Hastalar göze gelen ışıkların dağılmasından ve ışığa hassasiyetten yakınırlar. Hastanın doğası ilerleyici olduğu için hastaların görmeleri azalarak şikayetleri de artar. Bu hastaların genellikle doktora gittiklerinde her defasında gözlük numaraları değiştirilir. Bu hastalığının bugüne kadar ilaçla tedavisi mümkün olmamıştır. Ancak cronss-link denilen ve son zamanlarda uygulamaya başlayan bir yöntemle hastalığın ilerlemesinin önüne geçilebilmektedir.

CROSS-LİNK NEDİR VE NASIL UYGULANIR:

Bu operasyon ameliyathanede steril şartlarda topikal anestezi(damla anestezisi) ile yapılır. Önce kornea üzerindeki epitelyum dokusu sıyrılarak korneanın üzerine her 3 dakikada bir olmak üzere riboflavin damlatılarak yarım saat süre ile damlatılarak bu ilacın tamamen kornea dokusunun içende yoğun bir şekilde birikmesi sağlanır. Daha sonra kornea üzerine 365 nanometrelik dalga boyundaki ultraviyole ışını yarım saat süre ile verilerek ameliyata son verilir. Bu işlem sonucunda kornea içinde ki kolejen dokunun çapraz bağları arasındaki bağlantılar güçlenerek kornea sağlamlaştırılır. Yapılan çalışmalar bu ameliyatın keratokonusun ilerlemesinin veya tamamen durdurulmasının sağladığını göstermiştir. Hatta  bazı durumlarda keratakonusun gerilediği de tespit edilmiştir. Özellikle Avrupa’ da yapılan çalışmalarda bu operasyonun etkin ve güvenilir olduğu görülmüş olup ve tekrar edilmesine gerek olmadığı tespit edilmiştir.

                Ameliyattan sonra ki ilk 3-4 gün içerinde bulanık görme, gözlerde sulanma, yanma ve kızarıklık olabilir. Bu belirtiler genellikle bir kaç gün içerisinde normale döner. Fakat bulanık görme bazen birkaç haftaya kadar uzaya bilir. Genellikle hastalar ilk 3 günden sonra normal günlük hayatlarına geri dönerler.

                ŞAŞILIK VE GÖZ TEMBELLİĞİ:

Göz tembelliği(ambliyopi) görme bozukluklarından biri olup bunun sonucunda dış görünümü ile sağlam görülen gözün görmesinde azalma olayıdır. Bu durumda her ne kadar gözün bütün sistemleri sağlam görünüyor ise de gözün görmesi gözlükle bile artmamaktadır.

                Doğumdan itibaren her iki gözün sağlıklı görsel uyarı alan bir çocuk her iki gözden ayrı ayrı beyindeki görme merkezlerine iletilen görüntüler birleştirilerek tek bir görüntü olarak görmeyi öğrenir. Bunun gelişimine engel olan her durum göz tembelliğine neden olur. Göz tembelliği tek veya çift taraflı olabilir ve çocuklarda  %2-3  gibi yüksek oranda görülür. Göz tembelliğinin yaygın nedenleri arasında gözlerde kayma yani şaşılık, gözlükle düzeltilmemiş kırılma kusurları, iki gözün gözlük numaralarının birbirinden çok farklı olması sayılabilir. Yine görme aksında engel yaratarak göz kapağı düşüklüğü, katarakt, kornea lekeleri gibi durumlarda göz tembelliği ile sonuçlanmaktadırlar.

                Göz tembelliğinin tedavisi 6-7 yaşlara kadar mümkün olup bu yaşlardan sonra gözlerde geri dönüşümsüz görme kaybı yerleşmiş olur ve bu nedenledir ki çocukların yeni doğdu andan itibaren başlayarak 6 yaşına kadar en az yılda 1 defa olmak üzere rutin göz muayenelerinin yapılması çok önemlidir.

                Göz tembelliğinin tedavisinde çocuk tembel olan gözünün daha fazla kullanmayı öğrenmelidir. Bunun için sağlam olan gözün önünü bir göz pedi veya başka bir yöntem ile birkaç hafta veya ay kapatmak çok önemlidir. Öncelikle görme tembelliğine neden olan katarak veya kapak düşüklüğü gibi durumlar düzeltilir. Eğer göz tembelliğinin nedeni gözlük ihtiyacı ise hastaya gözlük verilerek sağlam göze kapatma yapılır. Ancak bu kapatmanın doktor kontrolünde ve dikkatli yapılması gerekir. Çünkü kontrolsüz kapatmalarda kapatılan sağlam gözün tembelleşme riski vardır.

                ŞAŞILIK NEDİR:

İki göz aksının birbirine paralel olmaması sonucu gözlerden birinin içe, dışa, aşağı veya yukarı kayması durumuna şaşılık denir. Çocuklarda ki en yaygın göz hastalıklarında bir olup 6 yaşın altındaki çocukların %4 kadarında görülür. Çocuklarda ki şaşılık genellikle gözün içe kayması şeklindedir. Şaşılığın belitlileri arasında gözün aşağı, yukarı veya içe, dışa kaymış olması ışıklı ortamda bir gözün kapatılması, boyun pozisyonunda sağa,sola eğrilik gibi belirtiler ön plana çıkmaktadır. Şaşılığın tedavisi çocuğu yaşı, genel durumu, şaşılığın nedeni ve şiddetli göz önüne alınarak çeşitli yöntemler ile yapılır. Bu yöntemler arasında gözlük veya prizma kullanımı çeşitli göz damlaları,göz egzersizleri, göz kapatması veya şaşılık cerrahisi şeklinde olur.

                Anne Babalara Önemli Tavsiye:

                Şaşılığın ve özellikle göz tembelliğinin zamanda tanı konularak tedavi edilmesi gözün kalıcı ve geri dönüşümsüz olarak görmesinin kaybetmesinin önlemek için en önemli faktördür. Bu nedenle bütün çocukların doğumdan itibaren 7 yaşlarına gelinceye kadar periyodik aralıklarla yılda en az 1 defa gözlerini muayene ettirmeleri önemle tavsiye edilir.

GÖZ TANSİYONU VAYA GLAKOM:

                Göz tansiyonu göz içi basıncının artması sonucu görme sinirinde oluşan tahribata bağlı olarak görmenin geri dönüşümsüz olarak azalıp ve hatta körlük ile sonuçlanabilen bir durumdur. Bu hastalık halk arasında karasu olarak ta bilinir. Karasu denmesinin nedeni tedavi edilmeyen hastalarda hastanın görmesinin tamamen kaybolup dünyasının kararmasıdır. Normal şartlarda tamamen kapalı bir sistem olan gözün içine bir taraftan göz içi sıvısı salgılanır başka bir taraftan da bu sıvı gözü terk etmektedir.göz tansiyonu hastalığındaki bu sıvı dışa akım yollarında ki normal gözle görülmeyecek ölçüde bir tıkanıklık oluşur. Fakat diğer taraftan da göz içi sıvısı salgılanması devam ettiğinden dolayı göz içi basıncı giderek artar. Artan bu basınç görme sinirine bası yaparak sinirin beslenmesini bozup ve sinir liflerini tedrici bir şekilde ölerek geri dönüşümsüz görme kaybına neden olmaktadır. Glokom hastaları hastalığın son evresine kadar merkezi görmelerini korudukları için çoğunlukla hastalıklarının farkına varmazlar ve glokom hastalığının tehlikeli olmasının en önemli nedeni de budur. Zira görmenin büyük ölçüde kayıp oluncaya kadar hiçbir belirti vermemektedir. Bu nedenle 40 yaşın üzerinde ki insanların hepsinin en az yılda 1 defa göz tansiyonun yönünden kontrol edilmeleri gerekmektedir. Glokom hastalığı doğuştan olabildiği gibi çoğunlukla 40 yaşın üstünde ortaya çıkar doğuştan olan glokomda bebeğin korneasında beyazlık, gözde yaşarma, fotofobi dediğimiz ışıktan şiddetli rahatsızlık duyulan ve korneanın normalden büyük olması dikkat çekmektedir.

                Yetişkinler deki glokom bazen atak şeklinde aniden ortaya çıkıp bulantı, kusma, şiddetli göz ve baş ağrısı ve görmenin aşırı derecede azalması gibi belirtiler ile kendini gösterebilir. Bu durumda hastanın acilen tedavi altına alınması gereklidir.

 Her ne kadar göz tansiyonun hiçbir belirtisi yoktur deniliyor ise de bazen baş ağrısı, göz çevresinde ağrı, ışıkların etrafında halkalar görme, gözde sertlik hissi ve gelip geçici görme bulanıklığı gibi  şikayetler hastalar tarafından ifade edilebilir.

GLOKOMUN TANISI NASIL KONULUR:

Göz tansiyonu çoğunlukla rutin bir göz muayenesi sırasında göz doktoru tarafında teşhis edilir.  Bu muayene sırasında öncelikle tonometre dediğimiz alet ile ölçülür bunun sonucu tansiyonu yüksek olan hastalara görme siniri muayenesi ve gerektiğinde daha ileri tetkikler olan pakimetri, OCT, görme alanı muayenesi gibi muayenelere başvurulur.

Yukarda da anlatıldığı gibi göz tansiyonu ileri evrelerine gelmediği müddetçe belirti vermemektedir. Dalayası ile kişi hastalığının farkında değildir. Bu nedenle başta risk altında ki kişiler olmak üzere bütün bireylerin rutin yıllık göz muayenesi olmaları önemle önerilmektedir.

 Göz Tansiyonu Yönünden Kimler Risk Altındadır.

. Genetik faktörler(ailede göz tansiyonu olan kişiler)

. Diyabet

. Yüksek miyopi

. Ve ileri yaştaki insanlar

Göz tansiyonun tedavisinde basınç düşürücü göz tansiyonu lazer ile yapılan tedavi ve cerrahi tedavi olmak üzere değişik yöntemler kullanılmaktadır. Lazer ile olan tedavi yönteminde yag lazer, iridotomi ve SLT denilen selektif lazertrabeküloplasti yöntemleri hastanemizde başarı ile uygulanmaktadır.

Bütün bu yöntemlerine rağmen düşürülemeyen göz tansiyonu hastalarında göz içi  sıvısının dışa akımına sağlayan suni kanal oluşturacak cerrahi yöntemlere başvurulur.

GÖZ YAŞI YOLLARI HASTALIKLARI:

Normalde gözümüzün nemli ve kaygan tutma amacı ile göz kapaklarında ki mevcut bezelerden sürekli olarak göz yaşı salgılanmaktadır. bu göz yaşı normal bir sıvı olmayıp bir çok tabakadan oluşan ve içinde çok komplike madde içeren gözün en önemli koruyucu tabakalarından birisidir. Bu göz yaşı salgılandığı gibi bir taraftan da gözü terk etmesi lazım. Bu işlem alt ve üst kapak iç köşelerinde bulunan iğne deliği kadar ince bir delik ve dunun boşluğuna açılan çok ince bir kanal vasıtası ile mümkün olmaktadır. Bazen bu göz yaşının dışa akım yolları çeşitli nedenler ile tıkanarak gözü normal yoldan terk edemeyip ve gözümüzün köşesinde yanağımıza akmaktadır. Ve kişi sürekli olarak bu göz yaşının bir peçete ile silmek zorunda kalmış. Göz yaşı kanalı tıkanıklığı çocuklar ve büyüklerde farklılık göstermektedir.

Çocuklarda göz yaşı tıkanıklı genellikle tek taraflı olup ve doğumdan itibaren mevcuttur. Genellikle bebekler 7-8 aylık oluncaya kadar basit önlemler ile bu durum giderilebilir. Gerektiğinde antibiyotikli bir damla kullanmak ve göz yaşı kesesine uygulanan masaj yeterli olmaktadır. 8 aylığa kadar geçmeyen göz yaşı tıkanıklıkları göz doktoru tarafından anestezi altında yapılan bir müdahale ile açılmalıdır. 8 aylıktan sonra zaman geçtikçe bu müdahalenin başarı şansının azaldığı unutulmamalıdır.

Yetişkinlerde ki göz yaşı tıkanıklığı genellikle göz yaşı yollarının enfeksiyon burun boşluğunda mevcut olan polip, sinüzit, gibi hastalıklardan dolayı olmaktadır. Ve hemen daima DCR dediğimiz ameliyat gerekmektedir. DCR ameliyatı gözün köşesindeki cilt kesesi ile yapılabildiği gibi son zamanlarda endoskopi ve multidiod lazer yardımı ile daha kolay ve çok yüksek başarı oranı ile yapılmaktadır. Kliniğimizde de lazer ile endoskopik olarak göz yaşı kanalı tıkanıkları ameliyatları  başarı ile yapılmaktadır.

GÖZ KAPAĞI HASTALIKLARI :

Göz kapakları vücudumuzda en ince deriye sahiptir ve göz kapaklarının devamlı hareketliği ve mimik kullanımı ile en erken yaşlanan bölgelerden biridir. Bunun sonucunda yaş ilerledikçe özellikle üst göz kapağında bazen görmeyi dahil engelleyecek şekilde sarkmalar oluşmaktadır. Yine alt kapakları çevreleyen derinin zayıflamasından dolayı göz küresinde ki mevcut yağ yastıkçılıkların öne doğru fıtıklaşarak kapakta istenmeyen görüntülere neden olabilir.

Hem üst hem alt kapaktaki bu şekil bozuklukları kapağın estetik cerrahisi ile başarılı bir şekilde düzeltilebilir.  Bu ameliyat sayesinde insanlar dış görünüm olarak gençleştiklerini hissettirip ve mutlu olmaktadırlar. Bu ameliyat kliniğimizde yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Göz kapaklarının kirpikler ile beraber içe dönmesi(entropiyun) göz kapakların dışa dönmesi(ektropiyon), Üst Göz kapağı düşüklüğü (pitozis) ve göz kapaklarında mercimek büyüklüğünde şişlik(şalazyon) gibi başka hastalıklarından da söz edilebilir. Bunların hepsinin tek tedavisi cerrahi ile mümkün olmaktadır.  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir