Bölümlerimiz

İç Hastalıkları (Dahiliye)

Herhangi bir şikayeti bulunmayan ve yaş, cinsiyet, önceden geçirilmiş hastalıklar ve genetik faktörler itibariyle risk grubunda yer alan bireylerde rutin kontroller ile hastalar detaylı incelemelerden geçirilmektedir. Dahiliye geniş kapsamlı bir bilim dalıdır. Çeşitli şikayetler sebebi ile hastaneye başvuran hastaların ayakta veya yatarak tedavililerinin düzenlendiği bir bölüm olup şikayetlerini söz ünleme de kılavuz görevi görmektedir.Bu sebeple hastaların tetkiklerinin yapıldığı ilk teşhisin konulduğu , hastalığının durumuna bağlı olarak tedavisinin düzenlendiği yada bir başka branşa sevk edildiği bir bölümdür. Hastayı objektif bir şekilde değerlendirmek ve tedavi etmek dahiliyenin temel prensibidir.

*Genel Dahiliye Kliniği’nin uzmanlık alanına giren ve bu bölümde tedavi edilen hastalıklar şunlardır;

Üst ve alt solunum yolu hastalıkları:

Özellikle sonbahar ve kış aylarında sıklıkla görülen bulaşıcı hastalıklar olup üst ve alt solunum yolu enfeksiyonu olarak ikiye ayrılır.

 Üst solunum yollarına ilişkin enfeksiyon hastalıkları genellikle soğuk algınlığı olarak adlandırılır ve burun ile boğaz bölgelerini etkiler.

Alt solunum yolu enfeksiyonları ise daha ciddi boyutludur; bronşlar, bronşioller ve

akciğerleri etkiler.

Enfeksiyon hastalıkları:

Solunum yolu enfeksiyonlarının haricinde idrar yolu enfeksiyonları, cilt enfeksiyonları, karaciğer iltihabı (hepatit), ishal, kemik ve eklemlerin iltihabi hastalıkları,  influenza ve bruselloz gibi pek çok enfeksiyon hastalığı da iç hastalıkları kliniklerinin uzmanlık alanına girer.

Hipertansiyon:

Hipertansiyon birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkan kan basıncı yüksekliğidir. Hipertansiyon hastalığı, ülkemizde yaklaşık 15 milyon kişide görülmektedir. Bu hastaların sadece %5-6’sı etkin bir tedavi ile tedavi edilmekte ve hastalar sağlığına kavuşmaktadır. Hipertansiyonun ortaya çıkış nedenleri arasında genetik yatkınlık ve aşırı tuz tüketimi ilk sıralarda yer alır.

Kan basıncının 120/80 mm hg üzerinde olması hipertansiyon hastası olabileceğinizi gösterir.

*Hipertansiyon Belirtileri

Hipertansiyon uzun süre herhangi bir belirti vermeden ve kişinin de farkında olmadan mevcut olabilen bir hastalıktır. Ancak ilerlemiş vakalarda baş ağrısı, kulak çınlaması, çabuk yorulma ve halsizlik gibi belirtiler verebilir. Bunun dışında hipertansiyona bağlı vücudun muhtelif yerlerinde ani kanamalar (kalp krizi, beyin kanaması, böbreklerde kanama ve göz dibi kanaması) gibi ağır sekeller bırakan ve hatta ölüme neden olabilen belirtiler ile de kendini gösterebilir. Bu nedenle 40 yaşını aşmış bütün toplum bireylerin düzenli bir şekilde hipertansiyon yönünden kontrol edilmeleri ve gerektiğinde tedavi görmeleri gerekmektedir.

Diyabet Hastalığı

Diyabet, vücudunuzun da pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumun da gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi)

Yediğimiz besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür.Eğer glukoz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karaciğerde (şeker deposu=glikojen), yağ dokusunda depolanır.

*Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz.

*AKŞ (Açlık Kan Şekeri)  ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir.

*Glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur.

Diyabet hastalığı en büyük tahribatını vücudun damar sisteminde yapmaktadır. Vücudumuzun bütün bölümlerinde de damar ağı olduğu için hiçbir organımızın diyabetten etkilenmemesi mümkün değildir. Ancak hayati önemi olan beyin, kalp, böbrekler ve göz dibindeki damar tahribatı telafisi mümkün olmayan bozukluklar ve bazen de ölümle sonuçlanmaktadır. Ve bu nedenle şeker hastalarının çok dikkatli ve titiz bir şekilde başta Dahiliye Uzmanı olmak üzere diğer ihtisas dalları ile (özellikle Göz Hastalıkları Uzmanı)  kontrolü altında sürekli takip ve tedavi edilmeleri gerekmektedir.

Tiroid hastalıkları

Tiroid bezi, beyinde yer alan hipofiz bezinin uyarmasıyla harekete geçer. Hipofiz bezi, TSH adlı hormonu salgılayarak tiroid bezinin harekete geçmesini sağlar. Tiroid uyarıcı hormon olarak da bilinen TSH, dolaşım sistemi aracılığıyla tiroid bezine ulaşır ve tiroid bezinin hormon üretimini tetikler

Tiroid bezinden salgılanan T3 ve T4 hormonları kan düzeyinde ne kadar fazlaysa beyinde yer alan hipofiz bezinden salgılanan TSH hormon düzeyi o kadar düşük olur.

Tiroidin belirtileri nelerdir?

Yorgunluk ve halsizlik

Sürekli uyku isteği, dinç uyanamamak

Kol ve bacaklarda ani uyuşma ya da karıncalanma hissi,

Depresif ruh hâli, konsantrasyon eksikliği, hafızanın zayıflaması, bilincin bulanık olması,

Romatizmal hastalıklar

Romatizma hemen hemen her yaşta görülen ve savunma mekanizmasında çeşitli bozukluklara yol açabilen bir hastalıktır.

Toplumda çoğunlukla romatizmaya sıcak ya da soğuk havanın neden olduğu düşünülse de bu yanlış bir kanıdır.

Romatizma kilolu kişilerde daha fazla ağrıya neden olup, eklemlerde şişlik, sıcaklık ve ağrı ile kendisini gösterir, tedavi edilmediğinde ciddi rahatsızlıklara neden olur.

Kendine has belirtileri bulunan ve organ tutulumlarına neden olan romatizmal hastalıkların tedavisi, günümüz koşullarında artık mümkündür. Eklem ve omurga romatizması yaşan kişilerde sıklıkla görülen şikayetler şöyle sıralanabilir;

Eklemlerde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı

El parmaklarında soğukta beyazlaşma, sararıp solma

Cilt altında bezeler

Ellerde veya vücudun herhangi bir yerinde deride sertlik

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir